22 Aralık 2013 Pazar

Ölüm, Sokrates ve Kader

                "...Ölüm cezasına çarptırıldıklarında -sizler onları idama mahkum etmeseniz ölümsüz kalacaklarmış gibi- başlarına feci bir şey geleceğini zannederek çok tuhaf davranırlar..."

                Sokrates savunmasında yargıçlara neden cezasının geri alınması için yalvarmadığını anlatırken yalvaranları yukarıdaki cümle ile küçümsüyor. Kaderden bahsediyor değil mi aslında biraz. Bizim anlamakta zorlandığımız; güçsüzlüğümüzü yüzümüze vurduğu için kabullenmekte zorlandığımız kaderi güzel açıklamıyor mu sizce.

                Hayat dediğimiz şey insanların başlarına gelen olaylar dizisinden başka bir şey değil. Bu olay ve durumların bir kısmı ise herkesin başına gelecek ortak durumlar. Misal herkesin bir annesi var.  Herkes nefes alıp veriyor. Yani bunlardan kaçış yok. Annesi olmayan kimse yok. Yani aslında dünyadaki bütün insanların annesinin olması dünyadaki bütün insanların kaderi. Ne olursa olsun kimse bu durumu değiştiremez. Ya da dünyadaki herkes bütün insanlar ölecek. Milyarlarca insan geldi dünyaya, hepsi yaşadı ve hepsi öldü. Bütün insanlığın kaderi ölümdür. Hiçbir şekilde değişmeyecek bir kader.

                Anlamadığımızı iddia ettiğimiz kader, hani "nasıl olurda benim bütün yaşayacaklarım önceden belli olur bak ben kendi isteğimle bu cümleleri söylüyorum" dediğimiz kader işte bundan ibaret. Ne yaparsan yap başına gelmesini engelleyemeyeceğin olaylar ve durumlar dizisidir kader. Kimisi ölüm gibi ortaktır bütün insanlığın başına bir gün gelecektir, kimiside sana özeldir ve sadece senin başına gelir. Nasıl ve ne zaman olacağını sadece "yüksek aklın" bildiği ama müdahale etmediği olaylar ve durumlar dizisi.


                Aslında ne kadar basit duruyor değil mi Sokratesin tespiti. Sokrates aslında idam kararını kabullenemeyen mahkumları küçümsüyor gibi. Ya da belki kaderi anlamak istemeyi reddedenleri.