12 Ocak 2014 Pazar

Büşra

                Şikayetim sana değil Rabbim, bunu bir isyan olarak görme ne olur. Sen insanoğlunu yarattığından beri bu dünyada değişmeyen şeyler var. Teknoloji değişir, insanların giyimi değişir, oturdukları yer değişir, yemek yeme şekilleri değişir ama; her zaman sadece bazıları giyinebilir bazıları giyinemez. Bazıları sağlam ve sıcak bir yerde oturabilir, bazılarıysa oturamaz. Düzelmiyor bu düzen değişmiyor hep bir taraf düzen iken diğer taraf düzülen.

                Öğlen saat 11-12 civarı. Dört arkadaş buluşup birşeyler içip memleketi kurtarmayı düşünüyoruz. Konu belli. Fethullah Gülen Hocaefendi devletin başındakilerinin evlerine ateşler salınmasını niyaz ediyor. Sonradan öğrendik. Bu beyefendinin ilk bedduasıymış şu kadar yıllık ömründe. Şu kadar yıllık ömründe müslümanların başına gelen en büyük felaketin devletin başındakiler olduğunu düşünüyor demek ki. Neyse...
               
                Her birimiz, cebinde en ucuzu 7.5 lira olan birer sigara paketi ile bir bardak çaya 3 lira vereceğimiz bir mekana oturduk. Malum konumuzu konuşmaya başladık ki hararetlicesine. İyi-kötü bir yere vardık ve de çaylarımızı yudumladık ki boyu bir metreye varmayan, soğuğun ayazında üstünde eskiden bir hırkayla bir kız çocuğu az ilerdeki masada cilveleşen çifte mendil satmaya çalışıyor. Çocuk tedirgin. Bir an önce masadakilerin tutumunu anlamaya çalışıyor. Mekandan kovulmadan önce kaç masaya uğrayabilirse kar. Eğer çift almazsa hemen yan masaya geçecek.

                Üç-beş kuruş birşey çıkardık cebimizden. "Kardeş" dedim "çocuğu çağırda şunları verelim". "Kardeş" dediler, "İnsanlar verdikçe bunlar daha çok dilenecek. Hem nerden biliyorsun gerçekten ihtiyaç sahibi olduklarını?". "Sen nerden biliyorsun ihtiyaç sahibi olmadıklarını? İnanıyorsan çok veer, inanmıyorsan az. Zaten ne veriyoruz ki." Arkadaş çocuğu çağırdı. Kızcağız arkadaşla benim aramıza girip saklanıyor, küçücük boyuyla tedirgin tedirgin etrafa bakınıyor bir yandan da hızlıca bize mendil uzatıyordu hadi al da ver parayı dercesine. Çocuk da gariban pek bir sevimliydi bir iki soru sorup biraz takılmak istedik. Arkadaş başladı:

                - Dur bakalım, alacağız mendilini. Ama önce bir kaç soru. Bildikçe sana işte şu kadar para tamam mı?
                - Sus, sus. Ya sussana görecek şimdi!
                - Merak etme ben varken gönderemez seni. Adın ne bakalım.
                - Sussana!
                - Ama uzattın ve de tadını kaçırdın. Bir şey yapamaz diyorum. Adın ne senin?
                - Büşra.
                - Aferin Büşra bunu hakettin. Kaç yaşındasın?
                - Dört.
                - Annen nerde?
                - ...
                - Tamam tamam huysuzlanma. Bak bu son soruyu da bilirsen bütün para senin. Mendilini de almayacağım. Babanın adı ne?

                Büşra iki saniye durup ellerini iki yana açıp "bilmem" anlamına gelen işareti yapmıştı. Arkadaşla bir an birbirimize baktık, başımızı masaya eğdik. Masadaki tek kurtuluş sigara paketiydi. Herkes birer tane yaktı ve herkes burnunu çekti...

                
                ***

                Bu kız işte böyle bir dünyaya gözünü açtı. Üç-dört yaşından itibaren soğuk-sıcak demeden çalışmak zorunda. Babasının adını bilmiyor, belki baba ne demek onu bile bilmiyor. Üç kuruş için belki akşam annesinden dayak yiyor. Sokakta başına gelen-gelebilecek olan pis olaylardan bahsetmek bile istemiyorum.

                Şimdi bundan ne mi çıkaracağız? Hiçbirşey çıkarmayacağız. Sadece varsa biraz vicdanımızı sızlatacağız. Elli odalı saraylarda yaşayan insanları düşüneceğiz. Fazla zenginlikteki adaletsizliği tekrar hatırlayacağız. Gerçekten yolsuzluk olup olmadığı önemli değil. Böyle insanlar hatta daha kötüleri varken ve bunlar az miktarda da değilken dört milyon dolar paranın yanyana durmasındaki vicdansızlığı anlamaya çalışacağız.

                Ya da bunların hiçbirini yapmayıp Akif'in "Hey sıkılmaz, ağlamazsan bari gülmekten utan!" dizesini anlamaya çalışacağız.
               
NOT:     Arkadaşlar son zamanlarda neden bilmiyorum dini meselelerle Araplık aynı cümle içinde çok kullanılır oldu. Türklük ön plana çıkarılıp Araplara benzemememiz gerektiği; İslam'ın Araplara özenme olduğu gibi çirkin yorumlara kadar gidiliyor. İslamlıktan gayri Türklük düşünülemez. Türklük bedenimiz, İslam ruhumuzdur. Asırlarca Türklük zırhıyla İslam cevherini koruduk. Böylesine ırkçı fikriyata yol vermeyelim. Cümleten hayırlı Kandiller.

                

4 Ocak 2014 Cumartesi

Diksürüngenler

                     Orhan Veli diyor ya bir şiirinde anlatamıyorum diye. Şiirde anlatamamak olur mu şiir zaten anlatabil diye kullandığın bir araç. Bende yazmaya başlarken öyle diyeyim bari. Anlatamıyorum, kelimelere dökemiyorum ama bir deneyelim bakalım melali hatırlatabilecek miyiz.


                    864 bin ayrı yerden çekiştiriliyorum. Yol belirlemek çok zor. At izi it izine karışmış. Bozulmamış hiç bir düstur yok. Tek yol İslam demekten başka hiçbir çare yok. Hayatta sevilmek ve sayılmak için twitterda okunur olman gerek. Twitterda okunur olmak için de ya yıllar öncesinin klişelerini insanlara sunacaksın ya herşeyle dalga geçeceksin ya da ayakkabı kutusuyla ilgili en iyi tweeti sen atacaksın. Bir ara varımızı yoğumuzu fotoğraf çekmeye yatırmıştık hatırlıyor musunuz. Facebookta çok like almak için...Şimdi benzer görevi instagram üstlendi. Karşı cinsler birbirini beğenirken normal hayatta hoşlansa bile fotoğrafları kötü diyor. Kahve çikolata ve kitapla fotoğraf çeken hanım kızımız bir anda entelektüel sıfatı alabiliyor. Sadece Orhan Veli'nin bir şiirini bilip lise edebiyat dersi almış sol görüşlü üniversite öğrencisi bir anda yeni şiiri eski şiire karşı savunabiliyor. Hayatımız klişelerle dolmuş. İnanabiliyor musun dudaklarını öpücük atar hale getiren bir kız bu halinden hiç utanmayıp fotoğrafını çekip internete koyuyor ya. Sen ne hale gelmişsin bilerek veya bilmeyerek.


                   Geçenlerde metroda ikisi yerde biri koltukla oturan üç tane liseli dallamayla karşılaştım. O yaşlara çok uzak olmadığımız için tipleri dönemlerinin popüler çocukları olduğunu gösteriyor. Sonuçta saçın ön perçemini iki karış dışarı çıkarıp bere takan üstüne buz gibi havada önü açık deri ceket giyen kaç kişi varki. Yaşlı ve çok yüklü bir kadın bu dallamaların grup liderinden yer istedi haklı olarak ancak teşekkür etmesine rağmen bu dallama 10 dakika ayakta duracağı için gariban kadına etmediği laf kalmadı. Lan lavuk kız arkadaşın üç saat tek ayak üstünde beklersen seni öpeceğim dese amuda kalkıp tek el üstünde beklersin düşüncesi bozuk şerefsiz. Bu herife alıp karşına desenki faraza ülke kendi eliyle silah kaçırıyormuş ne diyorsun bu konuda diye: "Deniz Gezmiş, Che, Atatürk İzmir"den öte ağzından laf çıkmaz ama götü tavanda ibnenin.Yaşlı bir kadına hakkını verdiği için tafra yapmayı biliyor piç. Zorladım yapmamak için ama ağzım bozuldu özür dilerim.


                 Adam ülkenin milli kütüphanesine gelmiş. sabah uyanmış yer kalsın diye giyinmiş üşenmemiş ne zaman molaya çıksam lobide eli sevgilisinin arka taraftan belinin altında...Lan bunun yeri burası mı git bi ders çalış ulan. Niye geldin buraya yavşak yer işgal ediyosun insanlar sırada bekliyor. Okuma salonlarının kapısının başında birikip kahkahalarla gülerek muabbet eden arkadaş grubu da kesin senin tanışındır. Bu yüzsüzlükle mutlaka bulmuşsunuzdur birbirinizi.


                İki hafta önce hava ankarada sıfırın altındaydı, gerçekten çok soğuktu otobüs durağına yürüyene kadar ruhu teslim ederdik yani. Bu soğukta kızılayda bi sebepten dolayı yürürken sağımda gördüğüm şey artık yuh dedirtti. Bir kız göğsünün derinliklerine -anladığım kadarıyla yeni- dövme yaptırmış. Onu göstermek için bir de dekolte giymiş. Donarsın be donarsın şaka değil. Normal insanlar olarak biz boynumuz açık kalmasın atkıyı iyi saralım derken kız yazlık dekolte kıyafeti giyip kabanının önünü açıyor ya bu nasıl birşeydir artık. Dövmeyi de herhalde yeni yaptırmış olmalı yoksa göstermek için bu kadar hevesli olmazdı. Sanırım...


               Yani Tarık Buğra bunlara "diksürüngenler" dedirtmekte çok haklıymış.


               Ne yapacağımı nereye tutunacağımı bilemiyorum. Sigaraya tutunayım diyorum. Ona da zam gelmiş. 2008-2009'da 3.90 olan Winston Light 2013-2014 yılında 8 lira. O zamanlar 1.10 lira olan öğrenci otobüs bileti şu an 1.30 lira. Ne iş diyesim geliyor yahu ne iş. "Sigara tüketilmesin diye yaptık." Bence bandrollü sigara tüketilmesin diye yaptınız. Vatanın evlatları pkk'dan kendi kurşununu kendi satın alsın diye yaptınız. Zam haberinden milletin içi çıktı. Cemaatle hükümet kavga edecek diye memleketin çivisi çıktı. Yıllarca vatan diye millet diye gezerken ülkeyi terketmek isteyen solcuların arkasından iyi okuduk. Ama memleket yaşanılmaz hale gelmeye başlayınca onları da iyi anladık. Hukuk 2. sınıf öğrencisiyim. Bulamadım hakime savcıya birine rüşvet vermeden iş yapabilen avukat. Hukuk derslerinde sürekli yargıtayın temyiz mahkemesinin hukuka kanuna düpedüz aykırı kararlarını okuyoruz. Daha dün Ergenekon Balyoz'un savcısıyım diyen hükümet kanadı şimdi orduya kumpas kuruldu diyor. Bir hukuk öğrencisi olarak neyini okumalıyım bu bölümün neyini. Nasıl umutlu olmalıyım mesleğimden?


             Bilemiyorum. Safahattan bir bölüm daha okuyarak "o zamanlar da böyleymiş" diye avutuyorum kendimi.