"...Ölüm
cezasına çarptırıldıklarında -sizler onları idama mahkum etmeseniz ölümsüz
kalacaklarmış gibi- başlarına feci bir şey geleceğini zannederek çok tuhaf
davranırlar..."
Sokrates
savunmasında yargıçlara neden cezasının geri alınması için yalvarmadığını
anlatırken yalvaranları yukarıdaki cümle ile küçümsüyor. Kaderden bahsediyor
değil mi aslında biraz. Bizim anlamakta zorlandığımız; güçsüzlüğümüzü yüzümüze
vurduğu için kabullenmekte zorlandığımız kaderi güzel açıklamıyor mu sizce.
Hayat
dediğimiz şey insanların başlarına gelen olaylar dizisinden başka bir şey
değil. Bu olay ve durumların bir kısmı ise herkesin başına gelecek ortak
durumlar. Misal herkesin bir annesi var. Herkes nefes alıp veriyor. Yani bunlardan
kaçış yok. Annesi olmayan kimse yok. Yani aslında dünyadaki bütün insanların
annesinin olması dünyadaki bütün insanların kaderi. Ne olursa olsun kimse bu
durumu değiştiremez. Ya da dünyadaki herkes bütün insanlar ölecek. Milyarlarca
insan geldi dünyaya, hepsi yaşadı ve hepsi öldü. Bütün insanlığın kaderi
ölümdür. Hiçbir şekilde değişmeyecek bir kader.
Anlamadığımızı
iddia ettiğimiz kader, hani "nasıl olurda benim bütün yaşayacaklarım
önceden belli olur bak ben kendi isteğimle bu cümleleri söylüyorum"
dediğimiz kader işte bundan ibaret. Ne yaparsan yap başına gelmesini
engelleyemeyeceğin olaylar ve durumlar dizisidir kader. Kimisi ölüm gibi
ortaktır bütün insanlığın başına bir gün gelecektir, kimiside sana özeldir ve
sadece senin başına gelir. Nasıl ve ne zaman olacağını sadece "yüksek
aklın" bildiği ama müdahale etmediği olaylar ve durumlar dizisi.
Aslında
ne kadar basit duruyor değil mi Sokratesin tespiti. Sokrates aslında idam
kararını kabullenemeyen mahkumları küçümsüyor gibi. Ya da belki kaderi anlamak
istemeyi reddedenleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder